ahahaha nedense komik geldi affedersin. normalde bu tarz duyurulara yanıt vermem ama bir şeyler yazmak geldi içimden.
bilirsin kadim anadolu kültürümüzde evin eli ekmek tutan beyine hizmette özveri esastır. sövse de dövse de eve gelince güvende hissettirir. huzur verir. bir dediği iki edilmez.
demek ki kültürsel bir çekim sözkonusu. anadolu’nun ücra bir kasabasındaki hatice hanım’ın kocası da sinirlenince küfrediyor, büyük kentlerin birinde konsere giden marjinal beyefendi de. eder tabii, varoşlar varoşturlar ve varoşluk yaparlar. işin garip kısmı büyük kentlerin birinde konsere gitme imkanı olan kadınla ücra bir kasabada ölmeyi bekleyen hatice hanım arasında vizyon açısından hiçbir fark olmaması. yahu zavallı hatice, şehirli diye alttan baktığın kadın senin gözüne iki kalem çekmiş halin, ne diye kendini ezdiriyorsun?
biliyorsun hatice’nin başka şansı yok. hatice hayatında yalnız bir erkek tanıdı. hatice çalışmıyor ve bebeleri zayi olmasın diye ona ekmek getiren adama tapmak zorunda. büyük kentteki kadınınsa böyle bir derdi yok. bu kadın okumuş etmiş, görgülü, yeri gelir sinemaya gider, yeri gelir opera izler, konsere gider. hatice’ninse depresyon gibi yaygın kentli hastalıklarından dahi haberi yoktur. hatice’nin zaten depresyon gibi bir lüksü de yoktur; orağını alıp bostanına gider. öte yandan kentli kadın her şeyin farkındadır ve insanca yaşamayı bilir. çevresine şöyle bir göz atar; onları görür. gözlerini kısar ve bünyesini saran nefretle karışık bir acıma duygusuyla, salonu pembe döşemeli çekyatlarla doldurulmuş her daim gülümseyen yaşıtlarını süzerek: “kendilerine bunu nasıl yapabiliyorlar” diye söylenir.
sorarım size dostlarım, dünyada bu kentsoylu ile hatice arasında fıtratsal bazda farklılık olmamasından daha acı ne olabilir? bizden birer übermensch yaratmasını beklediğimiz filozoflar, aktrisler, yazarlar, şairler, eserlerini içselleştirmeden, üzerinde düşünmeden, suyunu sıkıp ruhun üzerinde gezdirmeden tüketen bu gülünç büyük şehir insanına esefle bakmaz mı?
ne diyordum… kültür çekiyor evet. bazı şeylerden sıyrılmak için yoğun düşünsel evrelerden geçmek gerek ve yirmi iki yaşına erişmiş bir kadının, tercihlerini ekşi duyuru’da onaylatacak derecedeki basitlikleri, duyuru yazarları tarafından olur verildiği takdirde çok hoşlanıyor olduğu gerekçesiyle görmezden geleceği fikri benim için acı verici. inanır mısın bundan ben dahi sorumlu hissediyorum. yaşadığım ülkenin konsere giden kentsoylusunun ücra bir kasabadaki araçsız, fikirsiz, seçeneksiz hatice hanım’dan farklı davranamaması –başta güldüysem de- beni derinden yaralıyor.
soruna yanıt vereyim, ayrılma sen. her şey düzelir. :)
0